Çiftçilerin Sesine Kulak Verilmeli
Bugün 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü. Sizler bu satırları okuduğunuzda ben Diyarbakır’da olacağım. Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle Türkiye İş Bankası Tarım Bankacılığı Pazarlama Bölümü’nün ev sahipliğinde gerçekleşecek olan “İş’le İmece Buluşmaları” toplantısında görüşlerimizi paylaşacağız.
Geçen hafta Çarşamba günü de Türkiye’nin ilk tarım fuarı olarak bilinen 27. Hasyurt Tarım Fuarı’ndaydım. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Antalya Ticaret Borsası, Antalya Tarım Konseyi, Kumluca Ticaret ve Sanayi Odası, Kumluca Ticaret Borsası’nın birlikte düzenlediği Hasyurt Tarım Fuarı’nda “Söz Çiftçide” panelinde genç çiftçilerle buluştuk.
Bizden bir gün sonra Antalya Ticaret Borsası Basın Danışmanı sevgili Vahide Emel Yanık’ın yönettiği panelde 7 ziraat odası başkanı görüşlerini açıkladı. Hem genç çiftçilerin hem de ziraat odası başkanlarının anlattıklarına kulak verilmeli.
Tüm zorluklara rağmen üretmek istiyorlar
Her iki toplantıda da ifade edildiği gibi; hem genç çiftçiler hem de ziraat odası başkanları üretmek istiyor. Hiç kimse ben üretmek istemiyorum demiyor. Çiftçiler, üretimin önündeki engellerin kaldırılmasını, girdi maliyetlerinin düşürülmesini ve ürettikleri ürünlerin değerinde satılmasını talep ediyor.
Bir yandan kırsalda genç nüfus kalmadı, yaş ortalaması 57’yi geçti deniliyor bir yandan da genç çiftçiler yeterince desteklenmiyor. Moderatörlüğünü yaptığım “Söz Çiftçide” panelinde dile getirilen talepler yerine getirilmeyecek, çözüm bulunamayacak talepler değil. Yeter ki tarıma, üretime gereken önem verilsin. İthalata verilen kaynağın yarısı ile ülkedeki çiftçiler desteklense Türkiye, tarımdaki birçok sorununu çözebilir.
Doğuştan çiftçi Asiye Akkaya
Antalya Finike’de ailesiyle birlikte domates, ince patlıcan, yaş sebze üreten, Burdur’da ailesinin 10 dönüm serası olan ve alternatif olarak Avokado yetiştiriciliğini deneyen Asiye Akkaya, doğuştan çiftçi olduğunu söyledi. Akkaya: “Biz üreticiyiz, doğamızda üretim var, kadın olarak üretmek zorundayız. Ama artan maliyetler karşısında artık dayanamıyoruz. Üretiyoruz ama geçinemiyoruz. Bu nedenle çocuklarımızı üretimde tutamıyoruz. Üretenlere destek verilmeli. Keyif için yat kullananlara ucuz mazot verileceğine biz üreticilere verilmeli.” dedi.
Çoban, yetiştirdiği hayvanın etini restoranda yiyemiyor
Ali Ertuğ, Finike’nin Boldağ (Bonda) yaylasında çobanlık yapıyor. Tek geçim kaynaklarının hayvancılık olduğunu ancak hayvan varlığının ve çoban sayısının her geçen gün azaldığını anlattı. Kendisinin 250-300 baş hayvanı olduğunu belirterek şunları söyledi: “Köyün en genç çobanı olarak 38 yaşındayım. Çobanların çoğunluğu 55-60 yaşında. En büyük sorunumuz kurt. Milli Parklar Müdürlüğü’nün doğaya bıraktığı kurtlar bizim hayvanlar için en büyük tehlike. Ayrıca su sorunumuz var. Meralar azaldı. Buna rağmen hayvancılık yapıyoruz. Ama hiçbirimizin sosyal güvencesi yok. Bağ – Kur primini ödeyecek kadar para kazanamıyoruz. Kazandığımızı da yoncaya, yeme veriyoruz. Hayvan satış yerimiz yok. Burdur’dan gelip hayvanlarımızı satın alıyorlar. Bizdeki fiyatla, satış fiyatları arasında uçurum var. Ben yetiştirdiğim hayvanın etini lokantaya gittiğimde tüketemiyorum. Benden ucuza çıkıyor ama çok pahalıya satılıyor. Bu sene anaç hayvan desteğini kaldırdılar, oğlağa(yavruya) destek verecekler. Sadece bundan benim kaybım 6-7 bin lira oldu. Aşılar çok pahalı. Bu işi sürdürmek istiyoruz ama devletin de bizi görmesi, desteklemesi lazım.”
Ziraat mühendisi de işin içinden çıkamıyor
Mehmet İğneli, çocukluğundan beri ailesinin seralarında çalışıyor. Ziraat Fakültesi okuyup ziraat mühendisi olarak kendi aile işletmesinde çalışmayı sürdürüyor. Diğer üreticiler gibi girdi maliyetlerinin yüksek olmasından şikayetçi olan İğneli:”Bizim masraflarımız tarlanın icarından(kirasından) başlıyor ve katlanarak da devam ediyor. Aslında en önemli sorun, gelirlerimiz giderlerimizi karşılamıyor. Bu işin eğitimini aldım ve kendi aile seramda uyguluyorum. Domates ve biber üretiyoruz. Olabilecek en uygun şartlarda üretim yapmaya çalışıyoruz. İlaç, gübre alırken dikkat ediyoruz. Ama yine de gelirlerimiz giderleri karşılamıyor. Bugün çiftçi olmasa insanlar aç kalır. İthalat yapmak zorunda kalırsınız. Bunları yaşamamak için devletin tarımı, üretenleri desteklemesi gerekir.”
Kaymakam olacakken çiftçiliği tercih etti
Nevşehir’de çiftçi bir ailenin çocuğu olarak doğan, Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünden mezun olan ve kaymakam olması gerekirken çiftçilik yapan Seher Varoğlu tarıma gönül veren gençlerden.
Antalya Finike’ye gelin gelen Seher Varoğlu eşi ile birlikte serada kavun, salatalık üretiyor. Anne ve babasının Nevşehir’de farklı bir tarımsal üretim yaptığını üzüm, ceviz yetiştirdiğini belirten Varoğlu: “Farklı bir tarım kültüründen buraya Finike’ye geldim. Ben burada yeniyim. Seracılığı, üretimi öğreniyorum. Yerimiz çok büyük değil ama üretim yaptıkça öğreniyorum. Kamu yönetimi okudum ama çiftçilik yapıyorum. Bunu da isteyerek yapıyorum. Kaymakam, devlet memuru da olabilirdim. Ama kaymakamların yediği gıdayı da biz üretiyoruz. Çiftçiliğin, üretmenin ayrı bir gururu var. Kızımın toprağı bilerek büyümesini istiyorum. Yediğimiz birçok ürünü kendimiz üretiyoruz. Toprak o kadar zengin ki, ne eksen sana fazlasıyla veriyor.” diye konuştu.
Kalıntısız üretime destek verilmeli
Elmalı’da 90 dekar alanda biber üreten ayrıca Kumluca’da serada biber ve patlıcan üreten Hakan Gonur, biyolojik mücadele ile kalıntısız ürünler üretiyor. Üretiminin büyük bölümünü Avrupa’ya ihraç ettiklerini anlatan Gonur şu bilgileri verdi: “Türkiye’nin yaş meyve ve sebze ihracatında en önemli sorun kalıntı sorunu. Biz biyolojik mücadele ile kalıntısız ürün üretiyoruz. Ama bu konuda yeterince destek görmüyoruz. Devlet yaptığımız biyolojik mücadele masrafının yüzde 30-40’ını karşılasa herkes biyolojik yöntemlerle üretim yapar ve kalıntı sorunu çözülür.”
Ziraat odaları ne istedi?
Antalya Ticaret Borsası Basın Danışmanı Vahide Emel Yanık moderatörlüğünde 27. Hasyurt Tarım Fuarı’nda “Batı Antalya Tarımı” başlıklı panelde Muratpaşa Zaraat Odası Başkanı Nazif Alp, Finike Ziraat Odası Başkanı Halil Sarıçobanoğlu, Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökçe, Elmalı Ziraat Odası Başkanı Mustafa Yılmaz, Korkuteli Ziraat Odası Başkanı Musa Büyükçetin, Kaş Ziraat Odası Başkanı Ramazan Süer, Demre Ziraat Odası Meclis Başkanı Ahmet Şahin tarımın sorunları ve çözüm önerilerini konuştu. Genç çiftçiler gibi 7 ziraat odası başkanı da tarımın bölge ve ülke ekonomisi için önemine dikkat çekti.
Başkanlar da konuşmalarında işçi sorununa, aile çiftçiliğinin giderek yok olmasına, her geçen gün artan tarım toprağı satışına, su sorununa, artan girdi maliyetlerine dikkat çekti. Bölgenin en önemli ürünü olan Finike portakalının düşük fiyatı nedeniyle üreticisine kazandırmadığı dile getirildi.
Özetle, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Antalya Valisi Hulusi Şahin, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, Finike Belediye Başkanı Mustafa Geyikçi, Kumluca Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Fahri Özen, Kumluca Ticaret Borsası Başkanı Fatih Durdaş’ın, Antalya Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanı Seda Özel ve ekibinin çabaları ile düzenlenen 27. Hasyurt Tarım Fuarı bölge tarımının potansiyelini ortaya koyması açısından çok önemli. Fuar’da çiftçilerin dile getirdiği konular çok önemli.
Çiftçilerin sesine kulak verilmeli.