İnsan doğduk ama olabildik mi?
İnsanlık, fedakârlığın temel ahlaki değerleri ile ilişkilidir. Ve bir erdemdir.
Psikoloji profesörü Peterson ve pozitif psikolojinin kurucusu sayılan Seligman,
insanlığı, tüm kültürlerde tutarlı olan altı erdemden biri olarak sınıflandırır.
Yani insanlık, sevgi, fedakârlık ve sosyal zekâ tipik olarak bireysel güçlerdir.
Gazeteler, televizyon kanalları, sosyal medya hesaplarında her gün insanlık dışı
taciz, istismar, insan ve hayvan cinayet haberleri var.
Adam, insanlık Erdemlik ise bunları yapan insan olamaz dedi.
Sonra, insanlıktan çıkmak sadece bunlar değil diye düşüncelerine eklediği sırada
yürüdüğü yolda ağaç ve dallardan gökyüzü adeta görünmüyordu. Zemin, kuruyan
toprak üzerine düşen kırılmış dallar, kurumuş yapraklarla kapanmıştı.
Sabah saatleri idi. Karıncaları izlerken onlara basmamaya özen gösteriyordu.
“Karıncayı sevmeyen insan olamaz” diye düşündü.
Karıncaların çabaları ona bir şeyleri düzeltmek için kendini yıpratışını, gereksiz
konuları uzatışını, insanlar kırılmasın diye kendini kırışını hatırladı.
Daldan dala konan Çalıkuşunun nameleri ile kendine geldiğinde, insanların yüreğinin
güzelliğinin de Çalıkuşu gibi yüzüne, sesine, konuşmasına, yazdıklarına, yaptıklarına
yansıdığını düşündürdü.
Evet, birkaç kez tecrübe etmişti. Sevdiğinin istekleri olduğunda veya olmadığında
sesinin, yüzünün, sarılmasının, öpüşünün hatta yürüyüşünün değiştiğini
gözlemlemişti.
Birden ürperince o anıları hücrelerinden atarcasına kovdu. O an anladı ki bütün
mümkünlerin kıyısında, gerçekler yalandan ibaretti. Gerçek olan sadece sevgisi idi ve
o sonsuzlukta yankılanacaktı.
Kendine şunu söyledi.
Kalbini hayatın telaşından arındır ve sessizliğin derinliklerine dal. Gerçek huzur,
dışarıdaki gürültüde değil, insanın kendi içinde bulduğu sükûnettedir.
Eğer bir şey seçebilseydim. Yanlış tercihleri, boşa harcanan emekleri ve acıdan
başka bir şey vermeyenleri değil, unutmayı seçerdim.
Üzeni üzecek kadar kötü kalpli değilsin, inatla ve ısrarla okumaya devam et.
Biliyorsun ki; Eğitimsizliğe ve cehalete maruz bırakılan toplumlarda ilk çöken önemli
unsur ahlaki yapı ve de insanca yaşama şeklidir.
Maalesef sistemli planlı bir şekilde toplumu cahil ve niteliksiz bıraktılar kültürel
emperyalizm popüler kültürle toplumu vasatlaştırdı. Ahlaksızlaştırdı. Ve de
vicdansızlaştırdı.
Sonuç, kimileri mutsuz, herkes sağlıksız ve kimsenin can, mal güvenliği yok.
Sevgiyi zenginlerin mallarında, mülklerinde, ceplerinde değil, “seviyorum seni”
diyenin gözlerinde aramak olduğunu, yıldızı görmek için karanlığı beklemenin
manasızlığını aklının derinliklerine kazı.
Ormanlık alandan çıkıp tepede oturduğunda havanın serinliğini hissetti. Haberlerde
sıcaklığın düşeceğini, yağmur yağacağını duymuştu.
Güneş, alev topu şeklinde batarken muhteşem görünüyordu.
Kitabına döndü. “Başkaları size iftira attığında, kendinizi doğrulmak için zaman
kaybetmeyin! Sayfayı çevirin ve hayatın tadını çıkarın. Çünkü sizi iyi tanıyan insanlar,
asla size iftira atmazlar.”
Üzerine düşen yağmur taneleri gibi kişiliğine atılan iftiralardan kurtulmak için nasıl
çabaladığını ne dil döktüğünü anımsadı.
Adam, insan Deniz gibidir. Sadece yüzeysel bilinir. Derinliklerinde ne saklar. İçinde
ne fırtınalar kopar söyleyemez. Sadece sessizce akar gider diye aklından geçirirken
kitabını kapattı. Ve sustu…
Biliyordu ki, susmak aslında müthiş bir çığlıktır.
Ahmet Ümit’e kulak verdi.
Yürek aklın önüne geçiyor.
Sevmek diyorum, herkes aşk anlıyor.
Oysa sevmek diyorum cancığımız,
sadece sevmek.
Uçsuz bucaksız, sınırsız, sorumsuz
sevmek.
Yani, umudunu yitirme sakın..
Kûn fe yekûn de. "Allah ol der ve olur”