Günümüzde, neredeyse kendileri ve taraftarları dışındaki herkesi terörist, hain, vatan ve millet düşmanı ilan eden bir anlayış hâkim. Oysa bu ülkede resmen tanımlanmış gerçek hainler, teröristler ve örgütler bellidir. Kandil’de yuvalanan teröristleri, şer odaklarını, devlet düşmanlarını, yurt içinde ve dışında devletin aleyhinde çalışanları az çok biliyoruz.
Ancak asıl tehlikeli olan, kendini saklayıp vatanperver görünen, dinden-imandan bahseden, milletin yanındaymış gibi görünüp yolsuzluğa, hırsızlığa, adam kayırmaya bulaşan kesimler ve insanlardır. Bu kesimler, ülkeyi felakete sürükleyebilecek en büyük tehdittir.
Zaman zaman, “Hiç mi iyi şeyler yapmadı bu iktidar, sürekli eleştiriyorsun?” gibi sorularla karşılaşıyorum. Elbette yapılan iyi şeyler de var. Örneğin:
– Başörtüsü ve kılık kıyafet sorununu büyük ölçüde çözdünüz mü? Evet, çözdünüz.
– Vatandaşların SGK veya Numune Hastanesi gibi tek bir hastaneye mahkum olma problemini, başka bir hastaneye sevk edilme şartını çözdünüz mü? Evet, çözdünüz.
– Ulaşımda karayolu ağını geliştirip tüneller, viyadükler inşa ettiniz mi? Evet, ettiniz.
– Bazıları ‘israf ve gereksiz’ de olsa birçok şehre havaalanı yaptınız mı? Evet, yaptınız.
– Her ile ve birçok ilçeye üniversite ve fakülte açtınız mı? Evet, açtınız.
Ancak bu gelişmelerin yanında, günlük hayatta insanların karşılaştığı temel sorunları göz ardı ettiniz mi? İşte bu noktada cevaplar daha karmaşık hale geliyor.
İnsanlar her gün hastaneye gitmiyor, ancak her gün bakkala gidip gıda almak zorunda.
Geçmişte hastane kuyruklarında beklerken, şimdi MHRS randevu sistemi veya 182 hattı üzerinden günlerce, haftalarca randevu beklemek zorundalar.
İnsanlar her gün şehirlerarası seyahat etmiyor, yaptığınız tünellerden, paralı yollardan geçmiyor, havaalanlarından uçmuyor. Hatta birçok insan bu altyapıyı hiç kullanmıyor. Ancak siz, bu insanların tamamından dolaylı yollarla vergi alıyor ve hazineden garanti ödemeleri yapıyorsunuz.
Oysa insanlar her gün şehir trafiğinde araç kullanmak veya toplu taşıma araçlarına binmek zorunda. Akaryakıt ve taşıma ücretlerindeki artışlar, bu insanları daha da zor durumda bırakıyor. Bunu hiç düşündünüz mü?
Yüzlerce üniversiteden mezun olan gençlere iş sahası açabildiniz mi?
Kamuda adil bir sınav sistemiyle, torpilsiz, adam kayırmasız istihdam sağlayabildiniz mi?
“Camiler, İmam Hatip okulları, Kuran kursları yaptık” diye övünüyorsunuz. Vatan millet sevdalısı ahlaklı bir nesil yetiştirebildiniz mi?
İnsanlar hayatlarını idame ettirmek için her gün bir iş bulup çalışmak zorunda. Çocuklarını okula göndermek, onların ihtiyaçlarını karşılamak zorunda. Bunu hiç düşündünüz mü?
Empati yapabilmek, yüreğinde Allah inancı taşıyan vicdanlı insanların işidir. Ancak düşük kademede memur, işçi ve Bağkur emeklileri, günü birlik hayatını idame ettirmek zorunda olanlar, bu acımasız enflasyon karşısında korunabildi mi?
Geçen gün bir iş yerinde asgari ücretli bir vatandaş şunları anlatıyordu:
“Her şeye zam geldi, ben hangisine yetişeyim?
Tasarruf yapın diyorlar.
– Televizyonun ışığı ile mi oturalım?
– Kombiyi açmayalım, battaniyeye mi sarılalım?
– Çamaşırları elde mi yıkayalım?
– Kiraya zam yapma diye ev sahibine mi yalvaralım?”
Bütün bunlar karşısında körü körüne biat eden, hiçbir şeyi sorgulamayan, iktidar ne yaparsa yapsın onaylayan bir kitle var. Onlara bir şey anlatmak neredeyse imkânsız.
Şubat 2025 TÜİK verilerine göre yıllık enflasyon %44,38 olarak kaydedildi. ENAG ise yıllık enflasyonun %81,1 olduğunu açıkladı. Emekli zammı ise sadece %15,75.
Televizyonlarda; “İhracat arttı, rekor kırdık” haberleri yapılıyor.
– Peki istihdam arttı mı? Hayır.
– Hane halkının gelir düzeyi arttı mı? Hayır.
Resmi ve bilimsel rakamlarla örnekler veriyoruz, ancak “Bu kadar millet yanlış mı düşünüyor?” diye cevap veriyorlar.
Ne güzel demiş bir düşünür:
“Cahilin bol olduğu memlekette, şeytana ihtiyaç yoktur.”